..VaTaNSeVeR..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» DNS Ayarları Nasıl Değiştirilir
KÜRT SORUNU EmptyÇarş. 27 Şub. 2013, 14:37 tarafından Admin

» Pc deki keyloggerı bulup imha etme
KÜRT SORUNU EmptyÇarş. 27 Şub. 2013, 14:22 tarafından Admin

» CMD çalıştır komutları
KÜRT SORUNU EmptyÇarş. 27 Şub. 2013, 14:19 tarafından Admin

» Adsl Modem Teknik Servis Numaraları
KÜRT SORUNU EmptyÇarş. 27 Şub. 2013, 14:15 tarafından Admin

» Program Ekle/Kaldır dan Silinemeyen Programların Silinmesi
KÜRT SORUNU EmptyÇarş. 27 Şub. 2013, 14:12 tarafından Admin

» Format Atmanın Faydaları Ve Zararları
KÜRT SORUNU EmptyÇarş. 27 Şub. 2013, 14:09 tarafından Admin

» deneme
KÜRT SORUNU EmptySalı 26 Şub. 2013, 15:17 tarafından Misafir

» şikayet ve öneri
KÜRT SORUNU EmptyC.tesi 08 Mayıs 2010, 06:59 tarafından Misafir

» OTOBÜS ŞOFÖRÜ SERKAN
KÜRT SORUNU EmptyPaz 12 Nis. 2009, 15:32 tarafından Admin

Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir :: 1 Arama motorları

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 33 kişi Salı 01 Ağus. 2017, 13:32 tarihinde online oldu.

KÜRT SORUNU

Aşağa gitmek

KÜRT SORUNU Empty KÜRT SORUNU

Mesaj tarafından Admin Perş. 20 Mart 2008, 15:04

SORUN BÖLÜCÜLÜK VEYA TERÖR DEĞİL; SORUN KÜRDÜN TA KENDİSİDİR.

Türkiye'de her gün kız çocukları kaçırılıp zorla fuhuşa sürükleniyor, kadınlarımız kapkaça tecavüze uğruyor, her gün şehirlerde PKK gösterileri
yapılıyor, Türk bayrakları yakılıyor, otobüsler yakılıyor, her gün birkaç asker şehit oluyor. Bunları kim yapıyor? Neden ezelden beri sadece kürtler
ayaklanıyor, kürtler örgüt kuruyor, kürtler kan döküyor?..

Arabamızı kaldırımın kenarına park ettiğimizde tepemize dikilip park parası isteyen, vermezsek biz yokken arabamızı çizip kaçan değnekçiler niye hep kürttür?..Kırmızı ışıklarda arabamızın camına yapışıp dilenenler niye hep kürttür?.. Sokakta adım başı önümüze çıkıp "abeeey nooolur bir harçlıhh viir" diye sülük gibi yapışan, vermediğimiz takdirde küfreden 10 - 15 yaşındaki madde bağımlısı yaratıklar niye hep kürttür?..

Toplumsal bir sorun haline gelen, cinayet dahi işleyen tinercilerin etnik kökenleri incelendiğinde kürt oldukları meydana çıkmıyor mu?..
Bunlar yüzünden insanlar sokakta rahat gezemez hale geldiler. Bu da bir terördür, şehirlerin göbeğindeki bireysel kürt terörüdür.
Yol ortasında yakamıza yapışıp kadın pazarlamaya çalışan pezevenkler, genelev işletmecileri neden hep kürttür de başka birşey değildir?..
İstanbul Beyoğlu'ndaki, Ankara Maltepe'deki, vs... gençlerimizi zehirleyen "bar" adlı batakhanelerin sahipleri, işletmecileri neden kürttür?..
Haraççılık ve çek - senet tahsilatı ile uğraşarak kendi halindeki insanları canından bezdiren kan emiciler niye hep kürttür?
Oto galericiliği ve emlakçılık adı altında tefecilik yaparak milletin varlığını sömürenler niye hep kürttür?..
Uyuşturucu pazarlayanlar neden hep bilmemhangi aşiretin mensubu kürtlerdir?..
Hüseyin Baybaşinler, Abuzer Uğurlular, Urfi Çetinkayalar nedir?..
Kız çocuklarının kaçırılıp zorla fuhuşa sürüklenmesinde, gençlerimizin uyuşturucu ile zehirlenmesinde %99 pay kürtlerin değilmidir?
Dört tane Hollandalı turistin (biri de erkek) ırzına geçip ikisini öldüren ve bu sayede bizi tüm dünyaya rezil eden "Alanya sapığı" lakaplı Hakan Karayavuz ve Susurluk'ta, 11 yaşındaki Türk kızı Avşar Sıla Çaldıran'ı iple boğduktan sonra cesedinin ırzına geçen Recep İpek neden kürttür?..
Taciz ve tecavüzcülerin neden büyük çoğunluğunu kürtler oluşturuyor?
Her ikisi de uzun yıllardır aynı mesleği icra ettikleri halde, Orhan Gencebay'ın adının şimdiye dek hiçbir kötü olaya karışmaması, İbrahim Tatlıses'in ise her türlü rezilliği yapması, her çeşit suçu işlemesinin sebebi birinin Türk, diğerinin kürt olmasıdır.

Sosyal eşitsizlik denince aklınıza sadece ekranda gözünüze sokulan Güneydoğu illeri gelecek. Ülkenin en yoksul beş ilinden ikisi olan Gümüşhane'nin, Kastamonu'nun neden suçlu üretmediğini anlayamayacaksınız. Karadeniz Bölgesinde elektriği ve suyu dahi olmayan köyleri hiç bilmeyeceksiniz.

Okuldan, işten dönüp televizyonu açtığınızda tüm kanalları kaplayan Kürt dizileri ile mi bilinçleneceksiniz; yoksa PKK'ya yardım edip sonrada kasetleri Türkler tarafından kapışılan, konserlerinde izdiham yaşanan kürt ibo, mahsun, berdan, keko, şavata, ahmet kaya, özcan ve hergün yenisi çıkan şarkıcı bozuntuları ile mi?

Bu örnekler uzayıp gider... Kısacası "kürt sorunu" bazılarının empoze etmeye çalıştığı gibi sadece PKK'dan ya da siyasi olaylardan ibaret değildir.
Türkiye genelinde her türlü pis, rezil işi yapanların, her türlü adi suçu işleyenlerin büyük bir kısmı kürtlerdir.

Genelev işleten kürdü, pavyon işleten kürdü, kumar oynatan kürdü, mafyacılık yapan kürdü, uyuşturucu satan kürdü, yankesicilik, hırsızlık, kapkaç yapan kürdü, kaldırımları parselleyen kürdü, ırza tecavüz eden kürdü emperyalistler kışkırtmıyor, PKK ile de ilgileri yok...

Taşıdıkları kanın gereğini yerine getirerek bu suçları işliyorlar. Biz Türkler, sosyal açıdan değerlendirdiğimiz kürt meselesine bir bütün olarak bakıyoruz ve bunların topluma zarar veren yaratıklar olduğu konusunda tüm Türkleri bilinçlendirmeye çalışıyoruz.

http://www.kurdish.com/ sitesine girip "Demographic Trends" başlıklı tabloya bir göz atınız.
Kürtlerin 2050 yılında Ortadoğudaki nüfuslarının 87 milyon, Türkiye'deki nüfuslarının ise 57 milyon olacağı belirtiliyor. Bunlar doğru verilerdir, yani bir sallama söz konusu değildir,hatta az bile verilmiştir. Çünkü çarpraz üreme, yani 8 çocuğun diğer 8 çocukla ilerde evlenecekleri düşünülüp onların çocuklarının da çarpraz olarak üreyecekleri düşünülürse bu tablo yetersiz kalmaktadır. Ayrıca bu süre içinde milyonlarca Türk kürtlerle karışarak kürtleşecektir.

Türklerin nüfus artış oranı ise bugün neredeyse Avrupa ülkeleri seviyesine inmiştir. Türk illerinde doğum kontrol uygulamasını teşvik ederek Türklüğün kuyusunu kazan devletimizin alçak siyasetçileri; Güneydoğuya verdiği çocuk yardımları ile kürtlerin üremelerini teşvik etmektedir.

Üremeyip de ne yapsınlar?

Devlet Bakanı Beşir Atalay'a bağlı Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu (Fak - Fuk - Fon) başta Muş olmak üzere nüfusun %95'inin kürtlerden oluştuğu bazı doğu illerinde çocuk başına para kampanyası başlatmıştır. Bu durum zaten çok hızlı üreyen kürtlerin daha da fazla üremesi demektir.

Yapılan yardımların miktarları :
İlköğretime devam eden erkek öğrencilere ayda 20 YTL İlköğretime devam eden kız öğrencilere ayda 23 YTL Ortaöğretime devam eden
erkek öğrencilere ayda 28 YTL Ortaöğretime devam eden kız öğrencilere ayda 39 YTL Sağlık yardımı olarak her çocuğa ayda 15 YTL Her anne adayı için gebeliğin ilk 7 ayında ayda 18 YTL Her anne adayı için doğumda 50 YTL Çocuk yardımı çok hızlı üreyen kürtlerin ağırlıklı olduğu şehirlere değil, üreme hızı sıfır olan Türklerin yaşadığı şehirlere yapılmalıydı. Kürtler ne kadar çok çocuk yaparlarsa, o kadar çok para kazanıyorlar. 10 çocuğa sahip bir aile, çocuk başına ayda 15 YTL'den toplam 150 YTL para alıyor. Doğum ve okul için yardımlarıda eklersek 10 çocuklu bir ailenin devletten aldığı para ayda 500 YTL'yi geçiyor.

Birkaç ay önce gazete ve televizyonlarda şahane bir haber vardı. Diyarbakır'da bir Kürt dişisi 8 yavrusundan sonra, 9.sunu ikiz olarak
peydahlarken, çocuklar ölüm tehlikesine giriyor ve Türk askeri doktorları gelip bebeleri kurtarıyor, hastanede kuvöze koyuyor. Bu sefer Van'dan, yine süper bir haber var. 68 yaşında bir Kürt, 26 yaşındaki ikinci karısından 13. yavrusunu peydahlamış. Toplam 13 çocuğu 100 kadar torunu varmış, artık başka çocuk istemiyormuş, yorulmuş.
Gazeteci, "bu kadar çocuğa bu fakirlikle nasıl bakıyorsunuz?"dediğinde, Kürdün cevabı harikaydı. "Kaymakamlık gerekli her tür yardımı yapıyor, hiç bir sorunumuz olmuyor" !!!

Sakın kimse bunu insanlıkla, hümanizmle, devletin vatandaşının hayatını koruma ilkeleri ile falan açıklamaya kalkışmasın. Benim ülkeme göz dikmiş bir halkın, benim vergilerimle beslenip daha çok üremelerini sağlayıp on milyonlarca asalak yaratmanın hiç bir ilke ile ilgisi yoktur. Bu rejimin kendisinin kurucusu olan asli unsura, yani Türklere ihanet etmek açısından devşirme Osmanlı'dan hiçbir farkı kalmamıştır.Gayet açıkça Türkler özendirilip en sıkı şekilde nüfus planlaması uygulanırken, Kürtlerden elektrik, su parası bile alınmayıp, nüfuslarını iyice arttırıp Türkleri geçebilmelerine çanak tutulmaktadır.

Ülke genelinde kaçak elektirik oranlarına göz atalım.
Şanlıurfa % 66.7
Diyarbakır % 62.7
Hakkari % 62.5
Mardin % 59.3
Van % 58.0
Şırnak % 52.0
Batman % 51.0
Muş % 50.0
Bitlis % 48.0
Siirt % 48.0
Kastamonu % 4,
Trabzon %5,4
Giresun %3,5

İşte kaçak elektirik tablosu. Yoruma gerek var mı?
Nihai amaçlarını gerçekleştirmek için ne cesaretleri ne zekaları ne de kültürleri olan bu etnik cemaat, tek yolu Tanrı'nın kişilere verdiği doğal içgüdüyü (üreme) bir savaş silahı olarak kullanmakta bulmuş durumdadır.
Yakın bir gelecekte nüfusu 100 milyon - ki bunun en aşağı yarısı kürt olan bir Türkiye çocuklarımızı bekliyor...

Bayrak aynı bayrak, sınırlar bozulmamış, isim değişmemiş ama ortada Türk? kalmamış. Birkaç milyon kalmış elbette ama onlarda tedirgin yaşıyorlar. Ortada Brezilya gibi, lisanı, soyu sopu karışık, ırk çorbası bir ülke.. Ama hala müslüman... Bizim için bir yıkım olan bu durum, 72 millete bir göz ile bakan hümanistlere bir rahatsızlık vermez.

Yaşadığımız topraklarda şu an için en büyük tehlike kürtlerdir. Dün bunu inkar edenlerin savunduğu fikirler, kürtlerin gerçek yüzlerini göstermesiyle bugün bir bir intihar ediyor. Bu cümleleri okuduğunuzda etkisi altında kaldığınız propaganda yüzünden yargılayıcı duygulara sahip olabilir; kürtlere karşı katı bir tavır alma diye düşünebilirsiniz. Fakirlik, eğitimsizlik gibi onlarca sebep sıralayıp, sosyal yalanlar uydurup, hergün sizin veya tanıdıklarınızın payına düşeni bir şekilde aldığı yanıbaşınızdaki kürt terörünün varlığını inkar edebilirsiniz.

Bunları düşünmek sizi rahatlatır. Kürdofil medyanın enjekte ettiği bu uyuşturucu sizi olan bitenden uzaklaştırabilir. Ancak gerçekleri değiştiremez.

Gerçek aciz değildir. Gerçekleri kim anlatacak? Kim gösterebilecek ezilmiş sandığınız kürtlerin hergün yanıbaşınızda yaptığı ahlaksızlık ve saldırganlığı?
Kerkük'te arkasına ABD'yi alınca Türkmenler'i katleden bu aşağılık topluluğun eline fırsat geçtiğinde uyguladığı baskıdan kim söz edecek? Sol merkezli görüş onlara herkesten fazla sahip çıkıp tabanını genişletmeye çalışırken, yıllar sonra kullanılıp bir kenara atılacağının farkında değildi.

Sağ tarafta durum daha da vahimdi. Açıkça bir kürt milliyetçisi olan Said-i Nursi'nin kitapları elden ele dolaşıyor, kürtler ırkçılıklarının dozunu giderek arttırırken inançlı Türkler din kardeşliği masalı ile uykuya çoktan dalmış oluyordu. Ancak bunların içinde belki de en acı olanı, kürtler tarafından aldatılmayı halen gururuna yedirip itiraf edemeyen sözde milliyetçilerin (!) durumudur.

PKK ve Apo'yu Ermeni, dağdaki kürtleri kandırılmış, sokaktakileri de kardeş ilan eden ülkücü anlayışın Türklere verdiği zarar gelecekte tarih kitaplarına konu olacaktır.

Gerçeği daha fazla inkar etmek anlamsız. Bu son perdedir. Bir yandan ABD talimatlı kürt dizileri, diğer yandan Avrupa tavsiyeli gelin-kaynana programları ile giderek daha fazla esir şehrin insanlarına benziyorsunuz Kürtlerin hızla neden ürediklerini ve yayıldıklarını anlatıp, önlem almaktan bahsedenlere onlardan önce siz karşı çıkacaksınız. Çünkü bulanık gözleriniz mahallenizde bir eve doluşup, ahlaksızca ve bilinçli bir şekilde üremeye devam eden kürtleri değil ancak dizidekileri seçebilecek. Artık sokakta sizin ve yakınlarınızın canını yakan tinerciler denince bunun tek sebebi olan kürtleri düşünmeyeceksiniz bile.

Eğitimsizlik,fakirlik,sosyal adalet gibi kavramların arasında boğulacak; kafanızı toplayıp gerçek soruyu asla soramayacaksınız.
PKK denince aklınıza kürtler gelmeyecek. O dış güçlerin oyunuydu diyecek,bitti sanacak; öldürülen binlerce teröristin kaç milyon akrabası ve sempatizanı olduğunu hesaplayamayacaksınız. İlköğretim çağındaki kız çocuklarına dahi askıntı olup, fırsat bulunca her türlü kötülüğü yapanların
onlar olduğunu bilmek istemeyecek; kürtler göç etmeden önce şehrinizin ne kadar huzurlu olduğunu anlatmaya çalışanları duyamayacaksınız.

söz azınlık haklarından açıldığında, Kerkük'te Türkçe ders verdiği için eğitim yuvalarına bile saldıran kürtlerin hakkını onlardan çok avunduğunuzun farkında olmayacaksınız.
Toplum olarak düzenimizi, birey olarak yaşantımızı, aile olarak huzurumuzu ve millet olarak sağlımızı bozan kürtlerin yarattığı tehlikeyi hala inkar etmek eğer gaflet değilse, nedir?

Kürtlerin yaptıklarını es geçip kabahati dış güçlerde aramakta hiç gerçekçi değil. Bu topluluk tarafından icra edilen ?Kapkaç, yankesicilik, hırsızlık, töre cinayetleri, taciz, gasp, beğendiği kızı şehrin orta yerinde kaçırıp ırzına geçerek evliliğe zorlama, etnik dayanışma ile gittiği tüm yerleri hegamonyası altına alıp kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımama, haklı haksız her mecliste sadece kendisinden olduğu için birbirlerini destekleme, çocuk kaçırma, sapıklık, 9-10 yaşlarında çocukların tecavüz edilip öldürülmesi, elektrik su parası ödememe, vergi ödememe, sahteciliklerle asalak gibi yaşama, turistlik kasabaları ele geçirerek hem yerli halka, hemde turistlere zarar verme, devletin her imkanını sömürme, trafik magandalığı, şehir magandalığı, haraç toplama, liselerde,ilkokullarda çeteler kurup diğer öğrencileri sindirme, sahip olduğu feodal kültürü yaşadığı yere uydurmaya çalışma, uymayanlara zarar verme, sıcak para getiren tüm iş kollarına zor kullanarak hakim olma? gibi mevhumları hangi dış güçler kürtlere nasıl yaptırıyor? Merak ediyorum.

Arkadaşlar, sorun "kürtçülük" "bölücülük" veya "terör" değildir. Sorun kürdün ta kendisidir. Teröristi, esnafı, işadamı, öğretmeni, manavı, dolmuşçusu, garsonu, sapığı, eşkiyası, kapkaççısı, anarşisti.... hepsi aynıdır. Türk milleti için şu an aleyhte bir faaliyet göstermeyen kürtler olabilir,

ancak bunların vadesi sonsuz değildir. Kaldı ki o "sadık kürt" bile sokaklarda, işyerinde veya okullarda gene kürtlüğünün gereğini icra edecektir. Kürtlüğün gereğinin ne olduğunu ise hepimiz biliyoruz.

Artık "Kürt bölücülüğü" diye bir sorun olmadığı, gerçek sorunun adı "kürt yayılması" olduğu halde bazıları ısrarla "bölücülük" diye yanıltıcı adlandırmalarla uğraşıyor. Bazıları da ?dış güçlerin maşası, piyonu kafasız, zavallı, korkulmaya değer olmayan kürdler? söylemini bulmuşlar.
Böylece esas büyük suç, Kürtlerin üstünden alınıp kim olduklarını kendilerinin bile net tarif edemediği, gizem perdelerinin arkasındaki yüce dış düsman güçlere yükleniyor. Hem de Kürt tehlikesi küçümsenip stratejik bir politika boyutuna indirgeniyor.

Oysa ki sorun stratejik veya magazinsel sorun olmaktan daha vahimdir. Turkiye Cumhuriyeti devletinin kimliğini, kurucu ve asli unsur olarak tekelinde tutan Türk ırkının nüfus itibariyle gelecekte aynı şekilde tekelinde tutup tutamayacağı yani var olma , yok olma mücadelesidir.
Ayrıma dikkat edin. Eğer dış güçlerle Kürtlerin Türk milletine karşı bir ilişkisi varsa, bu ilişki maşalık değil işbirliğidir. Ne maşası,ne kandırması?

Kürtlerin çıkarları dış güçlerinkiyle örtüşüyorsa kandırmaya ne gerek var? Kürtler saflar, kandılar, komploya düşüyorlar, onun için çoğalıp Türkiye'de çoğunluk olacaklar.
Vay be.Canına minnet adamın böyle kandırılma. Aynı mavalları Osmanlı yönetimi de 100-150 sene önce Yunanlılar ve Ermeniler için söylüyordu.

Güya Yunanlılar yutacak ya. "Biz sizinle asırlarca kardeşçe yaşadık, Batılılar sizi kendi çıkarları için kışkırtıyorlar, alet ediyorlar" diye anlattılar durdular.
Yunanlılar ne kadar aptalmış ki alet oldular da aleyhimize topraklarını 3 kat büyüttüler, hala da büyütüyorlar. Bu devirde kimse oyuna gelip saflığından başkasının maşası olmaz. Avrupalıları Tanrı sanıp incik boncuk karşılığında birbirlerine saldıran Kızılderililer yok.
Dünyamızda şu an olabilecek, sadece çıkar ve güçbirliğidir.
SON SÖZ : Bu belanın üstesinden gelebiliriz. Yeter ki buna inanalım.
Admin
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 245
Kayıt tarihi : 08/02/08

https://vatan.1forum.biz

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

KÜRT SORUNU Empty Geri: KÜRT SORUNU

Mesaj tarafından Admin C.tesi 10 Mayıs 2008, 13:59

Bu iş tamam mı?

Kürtçe serbest bırakıldı. Kürtçe kurslar açıldı. Kürtçe televizyon yayını başladı. Leyla Zana ve arkadaşları serbest bırakıldı.

Bunlar Avrupa Birliği'nin koşullarıydı. Yerine getirildi.

Şimdi Türkiye, AB'den Aralık 2004'te "müzakere tarihi" verilmesini bekliyor. "Ben üzerime düşeni yaptım, sıra sende" diyor. Fakat iş AB ile bitmiyor. Yerine getirilenler PKK'nın da istekleriydi.

Dolayısıyla PKK'nın da istekleri yerine getirilmiş oldu ama, PKK / KONGRA - GEL tatmin olmuş değil. Yeniden terör eylemlerine başladılar. Yapılanları yetersiz ve göstermelik buluyorlar.

Aslında bu işin doğasında var. Etnik temelli siyasi taleplerin sona ereceğini düşünmek gerçekçi değil. Hele bu talepleri ağır bir terör süreci sonundaki siyasallaşmayla elde ettiğini gören bir örgütün, "taleplerim bu kadardır, teşekkür ederim" demesini beklemek hiç gerçekçi değildir.

Bugüne baktığımızda, serbest bırakılan eski DEP milletvekilleri Leyla Zana ve arkadaşlarına, "barış, kardeşlik" çağrılarınızı sürdürün, telkininde bulunulduğunu görüyoruz. Özellikle bugün Diyarbakır'da yapılacak olan mitingde bu mesajları vermeleri bir anlamda "rica" ediliyor.

DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Başbakan Erdoğan'a mektup göndererek, daha hızlı adımlar atmasını isterken, basın toplantısı yoluyla da PKK / KONGRA - GEL'e "ateşkesi bozmayın" çağrısı yapıyor. DEHAP ve lideri, Türkiye ile PKK arasında bir çeşit arabulucu"luğa soyunmuş durumda. Hükümetten bir tepki de yok. "Savaş", "barış", "ateşkes", "görüşme" gibi neredeyse "Cenevre Sözleşmesi" kavramlarıyla konuşuluyor.

Elbette, kimse Türkiye'nin yeniden terör yıllarına dönmesini istemez. Bunu önlemek için elinden geleni yapar...

Ancak, unutulmaması gereken sorunun özüdür, niteliğidir. PKK terörüyle başlayan, siyasallaşan ve bugün de kısmen hukukileşen sürecin özü, niteliği siyasidir.
Kültürel haklar olarak hem PKK hem AB tarafından gündeme getirilen talepler yerine getirilmiştir. Bu halde, "Kültürel haklar tanındı, o halde bu iş tamamdır, burada biter" demek ve bu beklentiye girmek yanlıştır. PKK açısından iş tamam değildir ve burada bitmez...

Nedenine gelince..

"Bağımsız Kürt Devleti" kurmak üzere yola çıkan PKK, Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra strateji değişikliğine gitmiş, bu amacından vazgeçtiğini Öcalan'ın ağzından açıklamış, bunun yerine "Demokratik Cumhuriyet tezi"ni koymuştur. Bunun için de yukarıda saydığımız ve "kültürel haklar" olarak yerine getirilen talepler vardır. Ancak bu tez, bu talepler sınırlı değildir.

Asıl talep siyasidir ve özü şudur: "Biz İstiklal Savaşı'nı birlikte yaptık. İki kurucu halk (Türk ve Kürt) olarak oturup Türkiye Cumhuriyeti'ni yeniden kurmalıyız."

Asıl talep budur. "Demokratik Cumhuriyet"ten kastedilen budur. Bu talep en azından yeni bir Anayasa yapılması ve bu Anayasa'da "iki kurucu halkın kurucu ortaklar olarak" yer almasını içermektedir. Bu tezin bir üst aşaması, Türkiye dahil Kürtlerin yaşadığı bölge ülkelerinde benzeri yapılanmaya gidilmesi ve nihayet "Demokratik Ortadoğu Birliği"nin kurulmasıdır.
Öcalan'ın yeni tezi budur...

Dolayısıyla talepler Kürtçe eğitim, yayın, şarkı - türküyle sınırlı değildir. PKK / KONGRA- GEL'in veya Öcalan'ın, Leyla Zana ve arkadaşlarının "rica"sıyla veya Bakırhan'ın "arabulucu"luğuyla, bu tezlerinden vazgeçmeleri mümkün değildir.

Türkiye, ilk aşama talepleri, 15 yıl süren, 30 bin cana mal olan ağır bir terör dönemi sonrasında, AB yolunda, AB'nin de bastırmasıyla kabul etmiştir. Kültürel nitelikte gibi görülse de bu talepler de, Türkiye'nin kabulü de siyasidir.

Taleplerin arkası gelecektir...

İkinci, üçüncü aşama talepler yoldadır...

"Bu iş tamamdır, burada biter" demek büyük yanılgı olur.

Türkiye'nin görmesi gereken gerçek budur...

Fikret Bila
Admin
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 245
Kayıt tarihi : 08/02/08

https://vatan.1forum.biz

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz